Gece: Unutamadıklarımızın Mesai Saati

Gündüz meşgulüz.
Mesajlar, işler, sorumluluklar, insanlar… Her şey bir ses, her şey bir dikkat bölmesi. Zihnimiz sürekli bir şeyle uğraşmak zorunda. O kadar çok uğraşıyoruz ki, kendimizi düşünmeye vakit bulamıyoruz. Ya da belki de bilerek bulmuyoruz. Çünkü düşünmek yorar. Hele gece olunca, o düşünceler çığlık gibi yükselir.

Geceleri daha fazla düşünüyoruz çünkü sessizlik artık bir boşluk değil, bir yankıdır. Gündüz bastırılan duygular, gece kabaran bir deniz gibi yükselir. Ve dalgalar, tam da yatağa uzandığında çarpar sana. O karanlıkta düşünceler daha net görünür. Gündüzün loş ışığında fark etmediğin o hisler, gece başucuna oturur. Adını bilmediğin bir iç ses, sana unuttuğun her şeyi teker teker hatırlatır.

Mesela yıllar önce kapanmış bir defterin kıyısında gezinirsin. Kırgınlıklar, yarım kalan konuşmalar, keşke’ler, belki’ler… O kişiye neden öyle dediğini hatırlarsın. Bir başkasına neden hiçbir şey söyleyemediğini… Kendine neden bu kadar yüklendiğini fark edersin. Gece, insanın kendisiyle yüzleştiği yerdir.

Okumaya devam et Gece: Unutamadıklarımızın Mesai Saati

Mutlu Olmak İçin Bir Sebebim Yoktu, Ben de Yazdım

Bazı sabahlar öylece uyanırsın. Ne güneşin doğuşu anlamlı gelir, ne çayın kokusu. İçinde belirsiz bir ağırlık… Ne tam bir hüzün, ne de açıkça tanımlanabilen bir yorgunluk. O gün, hiçbir şey seni heyecanlandırmaz. Kimseyi kırmak istemezsin ama kimseyle konuşmak da istemezsin. İşte öyle günlerde yazmaya başladım ben. Çünkü mutlu olmak için elimde bir sebep yoktu, ama yazmak için hep bir sebep, hep bir boşluk vardı içimde.

Yazmak benim için bir seçimden çok bir ihtiyaçtı. İçimde susan ne varsa, kalemle konuşmaya başlıyordu. Anlatamadıklarım, sustuklarım, biriktirdiklerim… Hepsi kelimeye dönüşünce anlam kazanıyordu. Çünkü bazen biri sormadığında da anlatmak istersin. Anlatacak kimsen yoksa, bir kalem bir kağıt bile yeter.

Yazmak, kendime açtığım bir pencere oldu çoğu zaman. Kendimi başkasına değil, ilk kez kendime anlattım. Hangi cümlede incindim, hangi satırda ağladım, hatırlamıyorum ama çoğu yazıdan sonra biraz daha hafifledim. Bazen hiçbir yerde yayınlamadığım, sadece taslak olarak unuttuğum satırlar oldu. Ama o cümleleri yazmasaydım, içimde daha çok yer kaplayacaklardı.

Okumaya devam et Mutlu Olmak İçin Bir Sebebim Yoktu, Ben de Yazdım